Spor Giyim Konulu Yazılar

Pantolon Paçası Kıvırma Sanatı

Efendim, son dönemin “kıvrık paça – kısa pantolon” trendine değinmezsem çatlarım tahmin edersiniz ki…

Öncelikle pantolon paçası neden kıvrılır, ondan başlayalım:

– Denim pantolonun ilk çıktığı yıllarda her bedene göre en ve boyda üretimin mümkün olmadığını, terziye götürüp paça kısaltmanın da lüks olduğunu cebe koyalım. Haliyle pantolonlar herkese hitap edecek şekilde uzun paçalarla üretilir, insanlar da kendi boylarına göre kıvırarak kullanırmış. Yani moda değil, bir mecburiyet imiş.

– Günümüzde ise başka bir amaçla başlamış olduğundan kıllanıyorum. Kumaşların kesildiği kenarlar, saçak saçak olmasınlar diye sokaklarda hanımların dikkatine gezen overlokçular tarafından “kapatılır”. Özellikle Japon denim markalarında, dandik overlok yerine çok daha “şık” bir yöntem kullanılır. Eh, bu da haliyle fiyata yansır. Ama bu fiyat farkı pantolonun içerisinde kaldığı için, pantolona yüzlerce dolar verildiği dışarıdan pek anlaşılmaz. Bu fiyat farkını göstermek için de paçalar kıvrılır, “O parayı verdim, bu dikişi gösterecem” denir.

Denim Dikiş

– Kumaş pantolonlarda ise, pantolona ağırlık vermek için kullanılır. Detaylı bilgi için Kruvaze Ceket, Duble Paça başlıklı yazıma göz atın derim.

Öyle ya da böyle, kıvrık paça günümüzde “yaldır yaldır” kullanılıyor. O zaman birkaç uyarı ile devam edeyim.

Kısa paça– Kıvrık paça – kısa pantolon boyunuzu kısa gösterir; zaten boyu ve bacak boyu kısa olan standart Türk erkeklerine önermem. Örneğin sağdaki arkadaş aslında gayet uzun bacaklı olmasına rağmen pantolon paça boyu sayesinde “Küçük Hüsamettin” gibi görünüyor 🙂

– Kıvrık paça – kısa pantolon, dar pantolonlar ile güzel durur; zaten kendisi ve bacakları kalın olan standart Türk erkeklerine önermem.

– Kıvrık paça – kısa pantolon dikkati ayaklara çeker; ayak ve bilekleri standart olarak ramazan pidesi gibi olan erkek cinsine önermem.

– Kıvrık paça – kısa pantolon dikkati ayaklara çeker; şık ve temiz bir ayakkabı/bot ile kullanmanızı öneririm.

– Başkasında güzel duran bir kıyafetin sizin üzerinizde de güzel duracağının garantisi yoktur: kendinizi bilin (Yani kendi vücudunuzu, vücudunuzun artı ve eksilerini, üzerinizde neyin güzel neyin çirkin durduğunu bilin). Moda dergisinde beğendiğiniz bir şeyi koşarak satın almayın derim.

Ben kendime güveniyorum, sırım gibi adamım diyorsanız buyurun buradan devam edin:

Kıvrık Paça– Denim ya da kanvas pantolonları 3-4 cm’lik çift kat, ya da 5-10 cm’lik tek kat olacak şekilde kıvırarak kullanmanızı öneririm.

– Çift kat daha şık, tek kat daha salaş durur. Haliyle bu imaja uygun ayakkabı ile kullanmak gerekir. Tek kat için botları daha uygun bulduğumu ekleyeyim.

– Yukarıda bahsettiğim gibi dar kesim pantolonların paçalarını kıvırarak kullanın. Rahat kesim pantolonlar bence bu işe pek uygun değil.

– Ayakkabı ile kullandığınızda, pantolonun boyu ayakkabıya dokunacak seviyede olsun derim. Daha kısa kullanımlarda “dereyi görmeden paçaları sıvamak” deyiminin klibinde oynamanız için teklif alabilirsiniz. Haliyle bu görünüme uygun boyda bir pantolon satın alın; evdeki düz paçaya uygun boydaki pantolonu paçalarını kıvırarak kullanmayın.

Denim Paça Boyu, Paça Uzunluğu– Paçayı ikiden fazla katlamayın, pantolonun paçasına ağırılık bağlamış gibi görünürsünüz.

Senin tercihin nedir derseniz, öyle uzun boylu bir adam olmadığım için pek kullanmıyorum.

Yalnızca ara sıra yandaki örneğe benzer (belik biraz daha kısa) şekilde bot üzerine tercih ediyorum. 2-3 cm’lik yerine 5 cm’lik daha geniş bir kat gözüme daha güzel görünüyor.

Kışlık Giyim – II

Eh, her gün takım elbise giymiyoruz; Clark Kent’ten Superman’e döndüğümüz zamanlar da var…

Tahmin edeceğiniz gibi “Takım elbise ile giydiğiniz bir paltoyu, pardösüyü günlük kıyafetlerinizle (ya da tersi) giymeseniz iyi olur” diyerek başlayacağım. Tüm kış boyunca bir tek paltoya, arsız veledin “Vuracam kırbacı, vuracam kırbacı” diyerek yavru eşeğe yaptığı muameleyi yapmanın alemi yok 🙂

Schott Deri MontYazılarımı yeni okuyanlar için tekrar hatırlatayım; dogmatik ve didaktik söylemlerden kaçınmaya çalışan bir şahsiyet olmam itibarıyla, yazılarımda “şunu, bunu yapın/yapmayın” yerine kendi tercihlerimi aktarıyorum; yine öyle yapacağım.

İstanbul gibi kışları nispeten yumuşak geçen bir şehirde yaşamanın avantajı ile benim neredeyse tüm kış boyunca tercihim deri montlar oluyor. Takım elbisenin aksine, spor kıyafetlerimde toprak tonlarını da kullandığım için hem siyah hem de kahverengi deri montlarım var. Palto, ceket, vb. gibi görünen deri montlar yerine, tarzı “motosiklet montu” olarak adlandırılan yandakine benzer modelleri tercih ediyorum.

OXS BotDeri mont ile yalnızca denim pantolonlar; onun da altına her zaman deri bot giyiyorum. Yıllardır tarzından ve kalitesinden çok memnun olduğum OXS botlardan pek şaşmıyorum.

Denim pantolonların paça genişliği ve boyu konusunda da birkaç şey yazayım. Takım elbiselerde olduğu gibi, günlük giyimde de gün geçtikçe da paçalar daralıyor ve paça boyları da kısalıyor. Ben denim pantolonlarda da paça genişliğini 20 cm kullanıyorum (Bacaklarım bir miktar “edeleli” olduğu için daha dar giyemiyorum). Buradaki tek kriterim, pantolonun bacağıma yapışmaması. Birçok yazımda belirttiğim üzere, insanların güzel yönlerini ortaya çıkarıp estetik olmayan yerlerini gizleyecek şekilde giyinmesi gerektiğine inanıyorum. Erkek bacaklarının da tayt gibi dar pantolonlar giyerek insanların gözüne sokulacak kadar güzel şeyler olmadığını düşünüyorum.

Denim Paça Boyu, Paça UzunluğuPaça uzunluğuna gelirsek, yine “ayakkabımızı ortaya çıkaracak kadar kısa, bilekleri göstermeyecek kadar uzun” şeklinde teorik bilgi ile yandaki örneği vereyim (“Neden bilek görünmesin?” sorusuna cevabım, aynen yukarıda belirttiğim şekilde, erkek ayak bileklerinin sağa sola gösterecek kadar estetik olmadığını düşünmemdir. Çok seksi ayak bilekleriniz olduğunu düşünüyorsanız, çekin paçaları yukarı! 😀 ). Ben yandaki fotoğraftaki kadar, ya da 1-2 cm daha kısa olacak şekilde kullanmayı tercih ediyorum. Buradaki botları da oldukça şık bulduğumu ekleyeyim.

Bir de paça kıvırma konusu var. Açıkası örnek vermek için bir saat görsel aradım internette, bir tane paçası kıvrık olmayan görsel bulamadım. Şahsi tercihim paçaları kıvırmamak yönünde, nedeni ise ayrı bir yazının konusu olsun.

Lacivert ParkaElbette biraz daha şık olmam gereken ortamlar da oluyor. O zaman ise takım elbise ile giydiğim paltonun biraz kısa olanını (eteği kalça altına gelecek şekilde), ya da yağmura daha dayanıklı bir parka kullanıyorum.

Burada renk olarak tercihim koyu lacivert; günlük hayatta tercih ettiğim renkler (mavi, lacivert denim, kahverengi tonlarında kanvas pantolonlar; gri, lacivert, yeşil kazaklar ve trikolar; mavi gömlek üzeri lacivert süveter, vb.) ile çok daha kullanışlı.

Bu kıyafetlerle de yine bot giyiyorum, ama bu sefer aşağıdaki gibi biraz daha şık bir model tercih ediyorum.

Bir de İstanbul’da kar yağdığı iki üç günde ve soğuk memleketleri ziyaret ettiğimde kullandığım bir kaz tüyü montum var. Altına yine denim ve botlar… Bu sefer tamamen fonksiyonel botlar tercih ediyorum, bütün gün yağmur çamur içinde kalsam bile ayaklarımın donmamasını ya da ıslanmamasını sağlamalarını istiyorum.

Camper BotSon olarak da aksesuarları yazayım. Spor dışında bere kullanmıyorum, beyzbol şapkası asla takmıyorum. Daha önce de yazlık giyim ile ilgili yazımda örnek verdiğim kasketlerin yünlü olanlarını tercih ediyorum.

Her dışarı çıktığımda kıyafetimle uygun renkte bir atkı sarıyorum boynuma. Takım elbise ile kaşmir atkı önermiştim ama deri mont ile kaşmir atkı bana çok narin geliyor; bu sefer tercihim daha kalın dokumalı ancak kesinlikle doğal malzemeden üretilmiş bir atkı oluyor.

Genelde düz renkte ve gri, lacivert gibi parlak olmayan renkte atkılar kullanıyorum. Bir iki tane de enine çizgili atkım var, giydiklerim desensiz ya da tek renk ise; bu atkılarımı kullanıyorum.

Kışlık ŞapkaEldiven olarak ise soğuk havalarda yine deri eldivenden şaşmıyorum. Biraz daha ılık havalarda ise parmaksız yün eldiven terih ediyorum; “rock”çı ruhuma pek uygun geliyor 🙂

Kazak, gömlek, triko, bunların uyumu, vb. konularda yazacak birçok şey var; bu yazı burada bitsin; kazaklar da başka bir yazının konusu olsun.

Kısa Paça Pantolon, Çıplak Ayak

Kısa Paça çorapsız AyakkabıEvet, bu yazın modası da gayet kısa paçalar ve altına çıplak ayakkabı ile giyilen kösele ayakkabılar… Pantolon paça boyları gün geçtikçe kısalıyor; bu yaz iyiden iyiye bilek hizasının üzerine çıktı. Haydi, bugün de bu konuyu irdeleyelim.

Öncelikle, modayı sıkı sıkıya takip eden, bunun için yatırım yapan ve bilinçli bir şekilde giyinenlere saygı duyduğumu ve beğenerek takip ettiğimi bir kez daha belirteyim. Bu yazı, heves edip de ne yapacağını bilemeyenlere…

Bir kıyafetin moda olması, onu iyi taşıayacağımız ya da bize yakışacağı anlamına gelmiyor. Yandaki arkadaşta kıyafet gayet güzel duruyor, çünkü adam manken; işi bu. Bu arkadaş hiçbir şey giymese bile millet dönüp bakar (Çıplak olduğu için değil, güzel olduğu için), haliyle çuval giyse bile adamda güzel durur. Öncelikle bir sorun kendinize, ben bu kıyafeti taşıyabilir miyim diye… (Bir İngiliz için “A, ne güzel İngilizce konuşuyor” deyip iki kuruş İngilizce ile BBC’ye spikerlik başvurusuna koşmuyoruz mesela, değil mi?)

Giyinirken kusurlarımızı örtmeye ve güzel yanlarımızı ortaya çıkarmaya çalışmak lazım diyorum ya sürekli; şimdi pantolonun paçalarını kısalttıkça bunun bizim bacaklarımızı olduğundan daha kısa göstereceğini hatırlatmak isterim. Eğer Akdeniz iklimi gibi bacaklar kısa ve kalın, kıçlar etli ve tombul ise bu işe pek girişmeyin derim.

Benzer şekilde, çıplak ayaklar tüm dikkati ayakkabılar ile birlikte ayaklar ve ayak bileklerine çekecektir. Eğer ramazan pidesi gibi ayaklarınız, kıllı ve kalın ayak bilekleriniz varsa bu moda size göre de değil maalesef…

İkinci olarak, bu işlere yatırım yapmak gerekir. Örneğin bu şekilde giyindiğinizde tüm gözler ayakkabılarda olacak; haliyle yeni ve çok kaliteli ayakkabılar giymek lazım. Benzer şekilde dar paçalı şık bir pantolon da şart. Öyle evdeki ayakkabının üzerine, evdeki pantolon ile pek olmaz bu işler…

Son olarak kendi tercihimi yazayım: Ben modayı anlık olarak takip etmekten hoşlanmıyorum, biraz mesafeli duruyorum. Evet, pantolonlarımın paçaları eskiye göre daha dar ve kısa, ama henüz ayakkabıya ancak değecek seviyede. Kösele ayakkabıları çıplak ayakla giyme fikri ise bana doğal gelmiyor. Şu yazımda belirttiğim üzere, babet çorap da bana çok uzak geliyor. Hepsinin yanı sıra, erkek ayak bileklerinin hoş bir görüntüsü olmadığına inandığımdan, insanların gözüne sokmak da hoşuma gitmiyor. Bu durumda tercihimi renkli ve pamuklu çoraplardan yana kullanıyorum.

Mayo, Terlik, Şapka

Eveet, yaz geldi; kıllı vücutları ve güzel göbekleri sergileme sezonu açıldı. Haliyle bu konuya da girmek farz oldu…

Her zaman olduğu gibi, kendi vücut yapımıza uygun şeyler giymeye özen göstererek başlıyoruz. Başlamadan önce, hiç giyilmemesi gereken şeylerden bahsedeyim. Mesela slip mayo… Eğer profesyonel yüzücü olup da yarışa katılmıyorsanız, kıçınızı başınızı insanların gözüne sokmanın alemi yok 🙂

MayoKendi adıma, yandaki örnekte olduğu gibi şort mayolar tercih ediyorum. Dize kadar uzayan, bol sörfçü mayolarını boşverin; baldırınızda kalan, ne çok dar ne de çok bol olan mayoları tercih edin derim. Tercihiniz, vücut yapınıza göre değişmeli elbette; onu da şöyle açıklayayım: Boyunuz (ya da bacaklarınız) ne kadar kısa ise, mayonun boyu da o kadar kısa olsun ki güdük görünmeyin. Boyunuz (ya da bacaklarınız) çok uzun ise, neredeyse dize kadar inen (ama bol olmayan) kesimleri tercih edin (Bu da leylek gibi görünmemek için 🙂 Göbekli arkadaşlarım da yukarıdakilere ek olarak; koyu renk, düz ya da çok ufak desenli mayoları tercih etsinler.

Şahsen çok desenli mayoları kullanmıyorum; düz ya da ufak geometrik desenli, ya da enine üç düz renkten oluşan blok desenli mayoları tercih ediyorum. Hatta yandaki örnekteki tenis şortu gibi modeller pek hoşuma gidiyor, denizden çıkıp bir yere yemeğe/içmeye oturduğumuzda normal şort gibi görünüyor. Ha, manken gibi bir vücudunuz varsa, ne giyerseniz giyin; güllü dallı, çiçekli böcekli mayolar giyseniz de olur, kimse mayoya bakmayacak nasıl olsa.. 🙂

Devamını oku

Timberland ✔

Timberland LogoTimberland markası ile lise yıllarımda tanıştım. 90’lı yıllarda çok fazla marka yoktu Türkiye’de, genelde yurt dışından getirtilirdi moda ürünler; bir gün bir baktık ki Timberland Ankara’da mağaza açtı. Ayakkabıları çok popüler, ancak öğrenci harçlığı için de gayet pahalı. Evde kural var, istediğim her şey alınmıyor; ya haketmem ya da para biriktirmem gerekiyor. Haketme hakkımı daha büyük şeyler için saklı tutarak, bir süre para biriktirip bir çift ayakkabı satın aldım; gözüm gibi bakıyorum çocuğa… Altı ay filan geçti, bir gün bir baktım tabanı enlemesine boydan boya yarılmış. Başımdan kaynar sular döküldü. Ne yapabilirim diye sormak için mağazaya götürdüm, “Biz onu bir incelemeye gönderelim” dediler. Aradan iki-üç hafta geçti, aradılar; üretim hatası nedeniyle yeni bir çift ayakkkabı vereceklerini söylediler. O yaştaki bir çocuğu herhalde daha iyi tavlayamazlardı. Markaya karşı inanılmaz bir sadakatim oluştu. Hakkını vereyim, o zamandan bugüne hiç de üzmediler beni. Hem Türkiye’den hem yurt dışından bugüne kadar onlarca çift ayakkabı, bir o kadar da tişört, gömlek, vb. almışımdır; hem çok memnun kullandım, hem de bir sorun anında hemen gereğini yaptılar. Türkiye’deki distribütörü Deriden de müşteri memnuniyeti konusunda Amerika’yı pek aratmadı.

Devamını oku