"adam gibi adam olmak" etiketli yazılar

Adam Gibi Adam “Bana Ne” Demez

Kırık Camlar Teorisi“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” var ya hani; benim için işte o yılanın başını ezen, yaralı parmaklara işeyerek gezendir adam gibi adam… Aslında bu kadar net; yazıyı burada bitirsem yeridir… 🙂

Neredeyse her yazımda bahsediyorum, “insanın özenmesi lazım kendine, çevresine vb.” diye; yine konu dönüp dolaşıp aynı kapıya çıkıyor. Hepimiz huzur ve refah içerisinde yaşamak istiyoruz şüphesiz, ama sormak isterim “Bugün huzurlu bir hayat için ne yaptın?” diye… Her şeyi devletten, belediyeden, şirketten, aileden, eşten beklemek kolay; sen ne yaptın bugün, hangi taşın altına elini koydun? İlla öyle büyük çaplı şeylerden bahsetmiyorum; yerdeki bir çöpü alıp kutuya atmaktan, yaşlı bir kadının elindeki torbayı alıp kapısına kadar eşlik etmekten vb. bahsediyorum.

Osmanlı torunlarıyız ya, maalesef analarımız da bizleri padişah torunları gibi büyüttü. Her şey ayağımıza geldi; bir hazıra konmacılık, bir armut piş ağzıma düşçülük toplumsal karakterimiz oldu. Ama hazıra dağ dayanmıyor işte; herkesin her şeyi ayağına beklediği bir ortamda işler nasıl yürüyecek, mümkün mü? Yaşadığınız çevrede bir kaldırım taşı kırılmış ise, ya da bir sokak lambası yanmıyorsa ne yapıyorsunuz? “Bana ne?” deyip geçiyor musunuz? Yoksa muhtarı, belediyeyi vb. arayıp çözülmesini mi istiyorsunuz? İnanın siz ilgi gösterince, ilgili kurumlar daha çok ilgi gösteriyor; bu konuda şahsen beni çok şaşırtıp utandırdıklarını itiraf edeyim. Ama kimse ilgi göstermeyince de, bu eksiklikler, sorunlar artarak büyüyor (Bununla ilgili olarak Kırık Camlar Teorisi‘ni okumanızı öneririm).

Büyük işler değil bunlar; herkes bir ucundan tutsa dalga dalga yayılsa, ne acayip bir toplumda yaşıyor oluruz, bir düşünün lütfen? Haydi popüler bir örnek vereyim, Barcelona’nın tiki-taka futbolunu hayatımıza uyarlamaktan bahsediyorum: Toplu hücum, toplu defans, yardımlaşma, takım olgusu vb. Messi bile koşup defansa geliyorsa, haydi bir zahmet vatanını seven defansa gelsin! 😀

Adam Gibi Adam “Bana Ne” Der

Nasreddin HocaNasreddin Hoca fıkrası vardır; Hocaya seslenmiş birisi “Hoca gördün mü bir tepsi baklava götürdüler” diye… Hoca cevap vermiş: “Bana ne!”. “Ama” demiş öteki, “Sizin eve götürdüler”. Hoca da vermiş cevabı “O zaman sana ne!”

Çokça şahit oluyorum, milletin başkasının hayatını didiklemesine, bir açığını kollamasına, bulunca da kendince lafı oturtmasına, moda tabirle “ayar vermesine”… Yahu kardeşim sana ne; kim ne yaparsa yapsın, nasıl yaşarsa yaşasın… Ülkenin yasalarına aykırı bir durum yoksa, herkes hür iradesiyle dilediğince yaşamakta özgürdür; başkasına da “halt yemek düşer” afedersiniz.

Bu konuda bir örnek vermek isterim bizim üç aylık San Francisco maceramızdan. Benim ufkumu çok açan bir deneyim olduğu için sıklıkla örnekler vereceğim gibi görünüyor. Öncelikle şu detayı yazmak isterim; bizim San Francisco’da tanıştığımız, gözlemlediğimiz insanlar, kendilerini dünyanın en çevreci ve en liberal insanları olarak görüyor ve buna aykırı bir eylemde bulunmaya da çekiniyor/utanıyor. Tamam belki çok içselleştirmeden yapıyorlar, belki içlerinden farklı davranmak geliyor, bilemiyorum; ama gurur duydukları yaşam tarzına uygun davranıyorlar önünde sonunda. Belediye otobüsündeyiz bir gün; bir genç kulaklıkla müzik dinliyor, bağıra çağıra da eşlik ediyor şarkıya. Baktık ki insanlar pek umursamıyor, bir kişi gidip de “Bi sus birader” demiyor. Yüzünden rahatsız olduğunu anladığımız birkaç kişi de, bir sonraki otobüse binmeyi tercih ederek otobüsten iniyor. Otobüste yüksek sesle şarkı söylemeye aykırı bir yasa bulunmadığı için, kimse o gence kendi ahlaki doğrusunu kabullendirmeye çalışmıyor. Rahatsız oluyorsa basıp gidiyor. Suç başka, ayılık başka… 🙂

Devamını oku

Adam Gibi Adam Genelleme Yapmaz

Genelleme“Ohoo, daha yazının başlığında kendin genelleme yapmışsın” diyebilirsiniz, “Ben de hala adam gibi adam olma yolunda çalışıyorum, olsun o kadar” diye cevap vereyim… 🙂

Hepimizin hayatında var bir sürü kimlik; etnik, dini, coğrafi, vb… Bunların varlığı bir zenginlik, o da tamam. Ama düzgün bir adam olmak için bu kimlikleri bir kenara bırakmak lazım bence. İnsanları öncelikle insan oldukları için sevmek gerek. Genellemeler yapmak, yani birisine sadece “şu ırka” ait olduğu için “kötü” ya da “şu dine” inandığı için “iyi” demek biraz güdük ve sığ bakış açısı maalesef. İyi insan vardır, kötü insan vardır, bunların ortak özellikleri vardır (Aslında her insanın içinde bir miktar iyilik, bir miktar kötülük var da, şimdilik oraya girmeyelim); ama ortak bir özellikten genelleme yapıp bunu daha sonra başka bireylere indirgemek, bu ortak özelliğe sahip bir insan gördüğünde şak diye yaftayı yapıştırmak bana göre tam bir yontulmamış kafa yapısı… 1-2 dakika kendini sorgula isterim, günlük hayatında hiç “Kadınlar şöyledir”, “Kayserililer öyledir”, “Yahudiler böyledir”, “Eşcinseller şöyledir” gibi söylemlerin var mı diye… Varsa emin ol bir yerde yanlış yapıyorsun! Bir yerlerde bahsettim, çok sayıda ve çok değişik insan tanıdım; bana bir genelleme söyleyin, anında çürütecek birisi ile tanıştırabilirim sizi! Düşünce yapımızı bu sağlıksız ve dar kalıplardan kurtararak çevremize evrensel bir gözle bakabilirsek; aya bile gideriz. Ya da büyük düşünürümüz Mahmut Tuncer’in halayına katılıp her yere gidiyoruz diye olduğumuz yerde döner dururuz.

Devamını oku

Adam Gibi Adam Olmak

Adam gibi adam, yani iyi bir insan pişirmek için gerekli malzemeleri sayıyorum:

  • Bir adet insan,
  • Alabildiğince vicdan

Benim için vicdanı olan, kararlarını ve davranışlarını vicdanının süzgecinden geçiren adam iyidir; gerisi teferruat…

Kendi adıma vicdanımı tepeme astım, Demokles’in kılıcı gibi… Antin kuntin durumlara düştüğümde, trafikte birisi beni çileden çıkardığında filan “Ben adam olmaya çalışıyorum, bu bana yakışıyor mu?” diye sorguluyorum kendimi; resmen el freni gibi çalışıyor 🙂 Tavsiye ederim!

Eh, “Vicdan yeter!” diyip kestirip atmak olmaz; biraz detaya gireyim, benim için düzgün adam olmanın kriterlerini yazayım. Dürüst olmak, yardımsever olmak gibi genel kavramlara hiç girmeyeyim, zira onlar zaten şart…

Bunları da madde madde ve her maddeyi de ayrı bir yazı olarak yazayım, yazdıkça da aşağıdaki listeye ekleyeyim (Yazdıkça yazasım geliyor; hepsini bu başlığın altına yazarsam gözünüz korkar, okumazsınız 🙂

Devamı gelecek…

Adam Gibi Net: Özen

Bu yazı dizisine öncelikle bazı tespitlerle başlamak istiyorum. Ne zamandan beri ve nasıl olduğu, topluma nasıl yerleştiği ayrı bir tartışma konusu; maalesef bizim toplumda genel olarak bir “özenmeme”, “idare etme” durumu var. Kendine, yaptığı işe, eşine, arkadaşına, sokaktaki tanımadığı adam ile ilişkisine, falan filan özenmeme… İşte bu kalıpları kırmakla başlayacağız işe!

Adam Gibi Net AynaHayatımıza özeneceğiz kardeşim; ince ince, nakış gibi işleyeceğiz kendimizi. İyi bir insan olacağız… Özetle bu! Neden dersen, cevabı benim hayat felsem: Bu evrende, milyarlarca yıllık tarihte ufacık bir noktadan başka bir şey değiliz. Bu devasa sistem, bizim bir şekilde “idare ederek” bir iz bırakmadan geçip gitmemiz için kurulmuş olamaz. Saksıdaki çiçeğin, sokaktaki ağacın bile bir amacı, faydası varsa; bizim hayatımızın da bu koskoca sistem içerisinde bir anlamı olmalı. Birçok dini inanış ve felsefi düşüncede bunun karşılığını bulabilirsiniz; bu sistem sen, ben 80-100 yıl boyunca antin kuntin işlerin peşinde koşalım, saksı gibi oturalım, sonra yok olup gidelim diye de kurulmuş olamaz. Hem kendimize, hem etrafımıza bir faydamızın dokunması gerek. Benim için bunu sağlamanın yolu da ilahi bir ceza korkusu ya da ödül beklentisi olmadan, kendimize saygımızla ruhumuzu parlatmaktan ve yüceltmekten geçiyor.

Devamını oku