Ayakkabıların giyim konusundaki önemini sık sık vurguluyorum. Uygun ve temiz bir ayakkabı şık giyinmek isteyen erkeğin olmazsa olmazı. Bunun için sürekli yeni ayakkabı almanıza gerek yok, doğru alışveriş stratejisi ve düzenli bakım alışkanlıkları gayet yeterli (İnanmazsınız, 15 yıl önce satın aldığım bir ayakkabıyı giydim dün örneğin; görseniz en çok bir yıl önce satın aldığımı düşünürdünüz. Nasıl olduğunu aşağıda okuyabilirsiniz).
Ayakkabı bakımı aslında alışveriş aşamasında başlıyor. Doğru ölçülerde ve kaliteli ayakkabılar satın almak (Ayakkabı Satın Alırken başlıklı okumanızı öneririm) işin kilit noktası. Kalitesiz bir ayakkabıya her gün bakım yapsanız bile kısa sürede yıpranacağı için bir süreden sonra düzgün görünmesini sağlayamazsınız. Aynı şekilde, ayağınıza büyük, küçük ya da dar olan bir ayakkabı satın aldığınızda ayakkabı kısa sürede deforme olacaktır. Örneğin ayağınız taraklı ise, dar modeller tercih ettiğinizde ayakkabılarınız kısa sürede sağlam dayak yemiş boksöre dönecektir 🙂 Bu yüzden geniş modelleri, ya da ayakkabıları farklı genişliklerde üreten markaları tercih etmeniz gerekiyor.
İkinci olarak, mümkün olduğunca fazla sayıda ayakkabı edinmenizi öneririm. Benim ayakkabılarım zaten birbirine benziyor; ancak aynı markanın aynı renk ve modelinden üç çift ayakkabım var örneğin. Neden derseniz, öncelikle basit mantıkla ne kadar seyrek giyersem o kadar az yıpranıyor 🙂 Ancak daha önemli ayrıntı şu; bir ayakkabıyı iki gün üst üste giymemek gerek. Nemli ayacıklarınız ve bilmem kaç kiloluk ağırlığınızla bütün gün anasını ağlatıyorsunuz, bırakın en az bir gün dinlensin.
Şu mantığı aklınızdan çıkarmayın; bir çift ayakkabıyı her gün giydiğinizde ömrü bir yıl ise, aynı çiftten iki adet satın alıp dönüşümlü giydiğinizde iki çiftin toplam ömrü üç seneye çıkıyor.
Ayakkabıyı düzgün giyip çıkarmak da ayakkabı bakımının bir parçası. Tişörtlerinizi etek giyer gibi yakasından bacaklarınızı sokarak ve kalçanızla yakasını esneterek giyiyorsanız, bu bölümü okumadan geçebilirsiniz. Değilse, aynı muameleyi ayakkabılarınıza da yapmayın. Giyip çıkarırken ayakkabıları zorlamayın. Bağcıklarını efendi gibi çözün, biraz bollaştırın ve çekecekle giyin. Yandaki gibi fantastik bir model edinerek kendinizi kullanmaya teşvik edebilirsiniz mesela. Çekecek yerine parmak kullandığınız zaman ayakkabınızı parmağınızın kalınlığı kadar esnettiğinizi unutmayın. Bağcıklarını çözmeden, böcek ezer gibi hareketlerle ayağınızın ayakkabıya girmesini ümit ediyorsanız, kısa sürede ayakkabılarınızın ayakkabılıktan istifa etmesini bekleyebilirsiniz (Birlikte aynı zamanda, aynı ayakkabıdan satın aldığımız bir arkadaşımın ayakkabılarının bir süre sonra çok alakasız bir yerden yırtıldığını görmüştüm. Öğrendim ki, yukarıda bahsettiğim şekilde bağcıkları çözmeden giyiyormuş. Yaklaşık bir sene içerisinde ayakkabıları çöpe attı, üzerinden birkaç sene geçmesine rağmen ben hala giyiyorum). Ayakkabıları yine düzgün bir şekilde (bağcıkları çözüp bollaştırarak ve elinizle) çıkarmanız gerekiyor. Ayakkabılarınızı bir ayağınızla diğer ayağınızdaki ayakkabının topuğuna basarak çıkarıyorsanız, ertesi gün de ayakkabıların topuk kısmını ezerek giyin bari…
Parlatıcı sünger kullanmayın. Deri ayakkabıların en önemli özelliği, derinin gözenekli yapısı sayesindeki hava geçirgenliği ile ayakların nefes almasını sağlamasıdır. Parlatıcı süngerlerin üzerindeki kimyasal cila, bu gözeneklerin kapanmasına neden olduğu için ayakların hava almasını engeller. Hani bazı teyzeler terleyip kilo vermek için astronot kıyafeti gibi muşamba eşofmanlar giyer ya, işte aynı giymiş olur ayaklarınız 🙂
Deri ayakkabıları temiz tutmanın en güzel yolu her kullanımdan sonra hafif nemli yumuşak bir bez ile silmektir. Ancak ayakkabılarınızı temizlerken deterjan ve alkol içeren maddeler kullanmamaya özen gösterin; su tek başına gayet yeterlidir. Yine de çok kirlenmişler ise, arap sabunu ya da deri temizliği için özel üretilen sabun (Yurt dışında “saddle soap” olarak satılıyor, ancak Türkiye’den böyle bir ürün satın almadığım için detaylı bilgi veremiyorum) ve benzeri ürünleri kullanabilirsiniz.
Süet ayakkabılar için piyasada temizleyici spreyler, fırça ve silgiler bulunuyor; onlardan edinmenizi ve temizlik için bu özel ürünleri kullanmanızı öneririm. Kirlenmeye karşı koruyucu ve su geçirmez spreyler ile de baştan önlem alabilirsiniz. Keten ayakkabıların bakımı daha zor elbet, öncelikle açık renk olarak tercih etmemekte fayda var; beyaz keten bir ayakkabı kısa zamanda eskimiş görünecektir. Deneme amaçlı olarak az kullandığım bir çift ayakkabımı çamaşır makinesinde yıkamayı denedim; gayet temiz oldular, ancak çok kullandığım ayakkabılar olmadığı için ömrünü kısalttı mı bilemiyorum. Fırça ve sabunlu su ile de temizleyebilirsiniz. Üzerinde leke kalmaması için de saç kurutma makinesi ile kurutmak gerektiğini okumuştum bir yerlerde.
Deri ayakkabılarınızı, ara sıra (kullanım sıklığına göre iki-üç haftada ya da ayda bir kez) piyasadan satın alabileceğiniz bakım kremleri, badem yağı ya da vazelin ile periyodik bakıma sokun. Böylece derinin çatlamasını önlersiniz. Renksiz kremleri her renk ayakkabıda kullanabilirsiniz, ancak en çok tercih ettiğiniz ayakkabı renklerinde kremler de edinirseniz, ayakkabılardaki ufak çiziklerden de kurtulabilirsiniz. Ayakkabılarınızda zaman içerisinde oluşacak çizikleri (Derinin çatlaması ya da zedelenmesi dışındaki lekelerden bahsediyorum) jel şeklinde olmayan diş macununu yumuşak bir bez ile ilgili bölgeleri hafifçe ovalayarak çıkarabilirsiniz.
Daha seyrek aralıklarla da ayakkabınızı boya ve cila ile büyük bakımdan geçirin; kendiniz beceremiyorsanız bir lostraya bırakın. Kendi adıma, her bir çift ayakkabımı zaten seyrek olarak giyiyorum, yukarıdaki şekilde bakımdan geçirdiğim sürece boyamaya ya da lostraya götürmeye ihtiyaç duymuyorum.
Ayakkabılarınızı çıkardıktan sonra tozunu alıp gece boyunca havalandırın. Ertesi akşam da içerilerine kalıp koyup kaldırın. Sedir ağacından yapılmış ahşap kalıplar kullanırsanız, eğer kalmış ise ayakkabı içerisindeki fazla nemi emecektir. Ara sıra da içlerine kokuya sebep olan bakterileri öldüren ve ferah koku veren spreylerden sıkın.
Karlı ve aşırı yağmurlu havalarda yürümek zorundaysanız, lastik tabanlı ayakkabılar giyin. Hem düşüp sağınızı solunuzu kırma riskini azaltırsınız, hem de güzelim kösele tabanlı ayakkabılarınızı feda etmezsiniz. Eğer mecbur kalırsanız ve ayakkabılarınız çok ıslanır ise, dışını kuru bir bez ile kurulayın, içine gazete kağıdı tepiştirin ve gazete kağıtlarını ıslandıkça değiştirin. Asla ve asla kalorifer, soba gibi ısı kaynaklarının yanında ya da doğrudan güneş altında kurutmayın; derinin çatlamasına neden olursunuz (Kuru üzüm gibi olur deri, söylemedi demeyin :)). Karlı havalarda kullandığınız ayakkabılarda tuz lekesi kalabilir; bir ölçü sirkeyi iki ölçü su ile karıştırarak oluşturcağınız sıvı ve yumuşak bir bez ile vakit kaybetmeden temizleyin. Dilerseniz deri ayakkabılarınızı da yukarıda piyasadan temin edebileceğiniz koruyucu spreyler ile suya dayanıklı hale getirebilirsiniz.
Eğer “Yağmurda lastik tabanlı ayakkabı tamam da, ofise ulaştıktan sonra bütün gün lastik tabanlı ayakkabı mı giyeceğim?” diyorsanız, sizin için de bir çözümümüz var. Memlekette pek görmediğimiz için ilk bakışta garip hatta komik gelebilir, ama yandaki resimde göreceğiniz şekilde kalın lastikten, altı kaymaz galoşlardan edinip ayakkabılarınızın üzerine giyebilirsiniz. Su geçirmez, darbe emici dayanıklı lastikten üretilen bu galoşların içi de yumuşak pamuklu kumaş kaplı olduğu için, yürürken ayakkabıları da parlatıyor. Güzelim ayakkabılarınızı da doğanın sert şartlarına ve memleketin bol girintili çıkıntılı kaldırımlarına karşı koruyor. Ama “Çocukluğumuzdaki hacı amcaların ayakkabıları gibi yahu” derseniz, orasını bilmem… 🙂
Son olarak da Türkiye’de pek bilinmeyen bir hizmetten bahsedeceğim (Bu sayede yazının başında bahsettiğim 15 yıllık ayakkabıları giyebiliyorum). Bazı markalar (örneğin Amerika’da Allen Edmonds) ücret karşılığı ayakkabı yenileme hizmeti veriyor. Ayakkabıyı tamamen söküp taban, topuk, astar ve bağcıklarını yenileri ile değiştiriyorlar, deriye de bakım yaparak çatlak ve yıpranmış kısımları mümkün olduğunca onarıyorlar. Ayakkabı gayet yeni bir hal alıyor. Bir örneği yanda görebilirsiniz. Türkiye’de de kendi imal ettikleri ayakkabıları satan markalardan böyle bir hizmet verip vermediklerini sorgulayabilirsiniz.