Aslında pantolon hakkında yazacaklarım genel olarak her tür pantolon için geçerli olsa da, ben yine de takım elbise özelinde yazmaya başlayayım.
Yukarıdan aşağıya doğru gidelim, bel bölgesi ile başlayalım. Kumaş pantolonların hemen hemen hiç çekme/genişleme yapmayacağını düşünerek bele tam oturan, gün içinde sıkarak rahatsız etmeyecek, ancak kemer bağlandığında da büzüşmeyecek bir beden seçmek gerek. Elbette ideal kilonuzu, yakın gelecekte almanız ya da vermeniz muhtemel kiloları, gün içerisinde löpür löpür götüreceğiniz yemeklerden sonra şişecek olan karnınızı da dikkate almayı unutmayın.
Ayrıca şunu da ekleyeyim, genelde takım elbise alırken farklı bedenlerde ceket ve pantolon seçme şansınız olmadığı için, eğer ideal bir fiziğiniz yoksa muhtemelen ceket ya da pantolon üzerinde tadilat yaptırmanız gerekecektir. Önerim şöyle olur ki, öncelikle ceketin bedenine özen gösterin. Uygun ceket bedenini seçtikten sonra eğer pantolon bedeninize uymuyorsa, pantolon üzerinde tadilat yaptırın. Ceket daha fazla göz önünde olacağı için, tadilatı ceket üzerinde değil pantolon üzerinde yaptırmak daha mantıklı olacaktır.
Artık kaldı mı bilmiyorum, eskiden pilili pantolonlar vardı. 80’lerin gençliğimiz üzerindeki en büyük travmalarından olan giyim tarzına ait olan bu özellik bırakın o dönemlerde kalsın. Önü pilisiz, tamamen düz pantolonları tercih edin lütfen.
Pantolonun kesimi de mümkün olduğunca düz olsun. Şalvarlaşma eğilimindeki pantolonlardan koşarak değil uçarak kaçın. Ancak, vücuda yapışan, lolipop gibi görünmenize sebep olacak kadar dar kesimlerden de kaçının.
Gelelim en kritik konu olan paça boyuna. Memleketimizde paça boyları nedense ziyadesiyle uzun tercih ediliyor. Ayakkabı üzerinde akordeon efektiyle toplanan, hatta yerleri süpüren paçalardan geçilmiyor (Bakınız soldaki resim). Paça boyu için ufak bir iki püf noktası var; hemen paylaşayım. Paça boyu klasik olarak pantolonun arkası hiç kat yapmadan dümdüz ayakkabının topuğunun üstüne değecek şekilde ayarlanır (Bakınız hemen aşağıdaki resim). “Klasik olarak” diye vurguladığımı vurgulayayım 🙂
Şu konuya da dikkat çekmek isterim; pantolon paça boyu ayarlanırken genelde insanlar pantolonu olabildiğince yukarıya çekerler. Bu şekilde paça boyu düzgün olarak alınsa bile, pantolon giyildikten kısa bir süre sonra yavaş yavaş aşağıya kayıp bele oturduğunda paçalar ayakkabı üzerinde toplanmaya başlayacaktır. Bu yüzden ölçü alınırken pantolonu tepeye kadar çekmemeye özen gösterin. Hatta giydikten sonra mağazada bir iki dakika dolaşarak normal hizaya gelmesini sağlayın.
Paça genişliğine gelecek olur isek, bundan beş sene öncesine kadar aldığım tüm elbiselerin paçalarını 21-21.5 cm olacak şekilde ayarlatırdım. Siz de klasik bir tarzı benimseyecekseniz, bu ölçüleri kullanabilirsiniz. “Paça genişliğini nasıl ölçerim?” diye soracak olursanız da, pantolonu ütü izlerinden katlayarak düz bir zemine serin, paça uçlarını bir uçtan diğer uca cetvel ya da metre ile ölçün.
Daha modern kesimlerde paçalar daha dar ve daha kısa. Bir kıyafetin en can alıcı parçasının ayakkabılar olduğunu düşünen bir insan olarak ayakkabıları ön plana çıkaracak bu eğilimi ben de uygun buluyorum. Bu yüzden kendim hemen yandaki ölçüde ve pantolon paçaları ayakkabıya ancak değecek uzunlukta kullanıyorum. Günümüz modasında paçaların daha da kısa olduğunu, yurt dışında sıklıkla bilek hizasında ve ayakkabıya değmeyecek kadar kısa pantolonlar gördüğümü; bu şekilde kullanmak isteyenler için paçaları kısalttıkça daraltmanın uygun olacağını ekleyeyim.
Ufak bir iki ekleme ile yazıyı tamamlayayım: Eğer pantolonun ayakkabının ön tarafında daha az toplanmasını istiyorsanız, paça tadilatı sırasında “balık ağzı” kesim tercih ettiğinizi belirtin. Böylece paçanın ön tarafı arkasına göre daha kısa olacak şekilde ayarlanacaktır.
Duble paça ise, paçalara ağırlık eklemek suretiyle kısa paçalı pantolonların düz durmasını sağlamak üzere geliştirilmiş bir stildir. Ben kendi adıma tercih etmiyorum, ama tamamen kendi zevkinize kalmış durum. Sadece, boyunuz kısa ise duble paçalardan ve kısa paça boylarından kaçınmanızı öneririm.