Şubat 2012’de yazmaya başladığım bu blog, giderek katlanan trafiği ile Haziran 2014 itibariyle 250 bin kişi tarafından ziyaret edilmiş. Şu an aylık 30 bin kişi tarafından okunuyor ve bugüne kadar aldığım olumsuz mesaj sayısı yalnızca 1 (yazıyla bir). Yani yazılarımın yanı sıra yazdığım yüzlerce yorum ve eposta ile on binlerce kişiye bir şekilde yardımcı olmuşum. Bu kadar çok insanın hayatına dokunmanın, karşılığında aldığım tepkilerin verdiği mutluluğu tarif etmek inanın pek mümkün değil.
Yukarıda bahsettiğim “yardımcı olmanın keyfi” ile blogun kapsamını biraz daha genişletmek ve ilk yazımda vurguladığım “Adam gibi giyinmeden önce adam olmak gerek” konusunu irdelemek istiyorum. Sorabilirsiniz, “Adam olmaktan bahsedeceksin de, sen adam mısın?” diye. Böyle bir iddiam yok, “Adam olmaya çalışıyorum, kendimi geliştirmek için çabalıyorum” diye cevap vereyim.
Nasıl derseniz, öncelikle pek şanslı bir insanım; harika bir eğitim alma imkanım (bknz: pisk.in), parlak öğretmenlerim ve parlak arkadaşlarım oldu. Birçok derneğe üye oldum, inanılmaz insanlarla tanıştım; farklı kültürleri, bakış açılarını tanıdım. Yıllardır müzik yapıp sahneye çıkıyorum, bu sayede hayata sanat gözüyle bakmaya da başladım. Tarih, felsefe, psikoloji, dinler tarihi, siyaset, vb. okuyorum bol bol; okuduklarımı özümseyerek hayatıma uygulamak ve daha iyi bir insan olmak için kendimi güdülüyorum. Yurt dışına gidiyorum sıkça, aylarca kaldığım da oluyor. Turist olarak gezmiyorum sadece; milletin arasına karışıp gözlemliyorum, insanlarla sohbet ediyorum. Hayatların, şehirlerin, ülkelerin işleyişini öğrenmeye; hoşuma gidenleri kendi hayatıma uygulamaya çalışıyorum. Velhasıl uğraşıyorum, çabalıyorum. Bu çabalarımı da yazıya dökeyim, okuyan bir kişinin bile yoluna ışık tutsa mutlu olayım istiyorum.
Dogmatik ve didaktik söylemlerden hiç hazetmediğim için, blogun tamamında olduğu gibi yine kendi yolumdan bahsedeceğim; faydalanırsanız ne mutlu bana…