Aslında benzer durumu normal giyim için de yazmıştım: Kösele görünümlü lastik tabanlı bir ayakkabı alıp hem takım elbise hem de denim pantolon altına giydiğinizde aslına bakarsanız ne o kıyafete ne de bu kıyafete yaranabiliyorsunuz. Bu durum motosiklet kıyafatlerinde daha bariz bir şekilde farkını koyuyor ortaya. Yani bir tek mont alayım, hem yaz hem kış giyerim; gerekirse içine kalın bir şey ile çok soğuk havada da giyerim dediğinizde işin tadı gerçekten kaçıyor.
Motosiklet aslında gayet rahatsız bir araç. Ruhunuza iyi gelmiyor ise çekilecek dert değil 🙂 Her türlü doğa şartı -yağmur, çamur, toz, toprak- ile muhatap oluyorsunuz. Soğuk havada ekstra donup sıcak havada ekstra pişiyorsunuz. Bir de doğru kıyafet kullanmaz iseniz, keyif almak için çıktığınız yol size ızdırap olarak geri dönüyor.
Ben bu hatayı yaptım, siz yapmayın diye yazıyorum; maalesef paraya kıymak ve iyi bir markadan hem yazlık hem de kışlık birer mont, pantolon, bot ve eldiven edinmek lazım.
İşin keyfi doğru teçhizatla artıyor.
Elbette teçhizatı satın almak yetmiyor, onları yanımızda taşımak da lazım. Örneğin bahar aylarında uzun bir yola çıkacaksınız, ufukta yağmur gözükmüyor; yine de o yağmurluğu bir yere sıkıştırıverin. Hava durumu her gün değişebiliyor, dönüşte havanın nasıl olacağının bir garantisi yok. 10 dakika yağmura denk gelseniz, bütün keyfiniz sıfırlanacak. Benzer şekilde, hava güzel yük etmeyeyim demeyin; çantaya kalın ya da termal bir şey atıverin. İhtiyaç duymazsanız bir kaybınız olmaz ama, dönüş yolunda geç vakitlere kalıp titremeye başlarsanız beni hatırlarsınız 🙂
Benim bu konudaki marka ve model tercihlerim ise az sonra…