(Berk A., İzmir)
Öncelikle çok basit ve ana hatları ile özetleyeyim: Otururken ceket çıkarılır, ayakta iken düğmeleri iliklenir. Elbette istisnaları var, elbette uymayanı dövdükleri cinsten kurallar değil bunlar; ama mantıklı açıklamları var, onlardan bahsedeyim:
Takım elbise şık görünmek için giyilir, haliyle ayakta iken düğmeleri iliklerseniz daha şık görünürsünüz. Ceket düğmelerinin de basit bir kuralı var, önceki bir yazımda bahsetmiştim: Ceketlerin en alt düğmesi iliklenmez. Üç düğmeli ceketlerde, dilerseniz en üst düğmeyi de iliklemeyebilirsiniz. Anlamsız ya da gereksiz görünebilir, ama kural böyle işte (Hikayeye göre, İngiliz kralı 7. Edward o kadar şişmanlamış ki, ceketinin en alt düğmesini ilikleyemez olmuş. Krala saygıdan, halkı da ceketlerinin en alt düğmesini iliklememeye başlamış ve bu gelenek günümüze kadar gelmiş).
Ama işten çıktınız, bir bara gidip bir bira içiyorsunuz, hatta müzikten hafiften kıpırdamaya başladınız; ortama ait değilmişsiniz de kasıyormuş gibi görünmeyin, açıverin düğmeleri gitsin 🙂
Takım elbiselerimiz %100 yün ya (Aylardır o kadar yazıyorum, anlaştık herhalde bu konuda), haliyle kolay buruşuyor. Ceket sürekli üzerimizde olur ise, üzerine otura otura akordeon gibi olur arkası. Bu yüzden araba kullanırken, iş yerinde çalışırken ceketi çıkarıp asmakta fayda var. Hem de daha rahat hareket edersiniz. Ama bir toplantıya giriyorsunuz, ciddi bir ortam, elbette ceketiniz kalsın üzerinizde. Buruşursa da, yün olduğu için bir gün askıda kalınca kırışıklıkların çoğu kaybolur. Olmadı, askıda iken buharlı ütünün buharını tutun buruşuk kısıma, o şekilde askıda bırakın; daha da düzleşir.
Ceket ile oturduğunuzda düğmeleri de açın. Hem ortadan sıkılmış diş macunu tüpü gibi görünmezsiniz, hem toplantı ortamında daha rahat olursunuz, hem de sağdan soldan gerilen düğmenin kopup karşınızdakinin alnına patlamasını engellersiniz 🙂 Bu tip resmi ortamlarda, toplanıyı yöneten, ya da davet sahibi kişi çıkarmadan ceketinizi çıkarmamanızı öneririm.
Başlamışken birkaç şey daha yazayım. Bazı ceketlerin kol düğmelerinde de son düğmenin açık bırakıldığını görebilirsiniz. Normalde koldaki düğmeler süs içindir, bir fonksiyonu yoktur. Ancak, ceketin kollarını kıvırabilmek için bazı ceketlerde bu düğmeler işlevseldir (Gömlek düğmeleri gibi). İngilizcede bu tip ceket kol ağızlarına “cerrah kol ağzı” deniyor. Ceketini çıkarmaya fırsat bulamadan ameliyata girişirse, bari kollarını kıvırıversin diye herhalde… 🙂 Genelde pahalı markalarda ve özel dikim ceketlerde karşımıza çıkıyor; bunların da son düğmesi genelde iliklenmiyor. Hatta bazılarında son iliğin etrafındaki dikişler farklı renk olabiliyor. Bu detayı bilmeyen insanlar (muhtemelen çoğunluktadır) tarafından düğmelerden birisi düşmüş gibi algılanması muhtemel kullanım aslında. Ayrıca bana biraz “Benim ceketim özel” diye bağırmak gibi görünüyor açıkçası; bu şekilde bir ceketim yok, ancak olursa da son düğmesini iliklerim herhalde.
Ceketin kolundaki düğmeler zamanla kopabilir ya da kırılabilir. Bu durumda ceketin içinden çıkan yedek düğmeleri kullanabilirsiniz (Yeni ceket ya da takım elbise aldığında iç cepleri kurcalayarak yedek düğmeleri bulup gelecekteki ihtiyaca karşılık düzgün bir yerde saklayın diyorum yani 🙂 ). Eğer yedek düğmeniz yoksa da bir zahmet terziye götürüp tüm düğmeleri yenilemesini isteyin. Dişlerinin yarısı dökülmüş amcalara dönmesin güzelim takım elbise…
Ceket yakasına rozet takacak iseniz, yalnız bir adet rozet takmanızı öneririm. Üyesi olduğunuz spor kulübünün, derneğin, mezun olduğunuz okul ya da okulların hepsinin rozetlerini taşımak isteyebilirsiniz; ancak bir tanesini tercih etmenizde fayda var. Brövelerle dolu general üniforması giymiş gibi gezinmenin alemi yok.
Ceketin yakasında (genelde içi açılmamış) bir ilik bulunur. Bu ilik kapalı ise rozetinizi bunun içinden geçirerek kullanırsanız yakanın yıpranmasını engelleyebilirsiniz. Eğer yakanıza çiçek takmak istiyorsanız, bir terziye giderek bu iliği açtırın. Hatta eğer mevcut değilse, yakanın arkasına, iliğin birkaç santim altına iplikten ufak bir halka dikmesini isteyin. İlikten içeri sokacağınız çiçek sapını daha sonra da bu halkadan geçirerek sabitleyebilirsiniz. Bu ilik açık değilse, yakaya iğnelemek suretiyle çiçek takmayın. Yakayı zedeleyeceğinize iliği açtırıverin. En çok kullanılan çiçeklerin de beyaz ya da kırmızı karanfil ve beyaz gonca gül olduğunu ekleyeyim.
Yaka mendili ile birlikte çiçek kullanılmaz diyemem, ama bazılarına ikisi birden fazla gelebilir. Eğer çiçek takabileceğiniz bir ortam ise, tercihinizi taptaze çiçekten yana kullanmanızı öneririm. Ha, bir de asla gerçek olmayan çiçek kullanmayın. Kumaşlar, ayakkabılar, kısaca her şey doğal olsun diye uğraşıyoruz, bir çuval inciri batırmanın alemi yok 🙂
Ben yaka mendili olmadan ceket giymiyorum. Renklerle oynamak için bir malzame daha sağlıyor yaka mendili. Birçok farklı şekilde katlayabilirsiniz bu mendilleri; ben her zaman düz katlıyorum ve yere paralel olacak şekilde cebe koyuyorum (Ceket cebi hafif açılı olduğu için yatay küçük bir üçgen gibi duruyor). Yaka mendilleri ile ilgili olarak da ayrıca bir yazı yazacağım.
Son olarak ceket ceplerini pek kullanmayın derim. Üst cebi yalnızca yaka mendili için kullanın. Yaka mendili kullanmayacaksanız, cebi kapalı tutan dikişleri sökmeyin bile. Yan cepleri hiç kullanmayın, takım elbise cebi torba değildir. Benim tüm takım elbiselerimin yan cepleri dikişli olarak kapalıdır. İç cepleri de mümkün olduğunca az kullanın, ceketinizin sağının solunun şişik görünmesini istemezsiniz. Benim çok ince bir cüzdanım var; ehliyetim, en sık kullandığım kredi kartı ve az miktarda nakit bulunur içinde. Diğer tüm kartları, anahtarları, vb. çantada taşırım.
Ha bir de, ne amaçla konduğunu anlamadığım marka etiketleri oluyor ceketlerin kol ağzında. Aman diyeyim, sökmeden giymeye başlamayın ceketi… 🙂