Nasreddin Hoca fıkrası vardır; Hocaya seslenmiş birisi “Hoca gördün mü bir tepsi baklava götürdüler” diye… Hoca cevap vermiş: “Bana ne!”. “Ama” demiş öteki, “Sizin eve götürdüler”. Hoca da vermiş cevabı “O zaman sana ne!”
Çokça şahit oluyorum, milletin başkasının hayatını didiklemesine, bir açığını kollamasına, bulunca da kendince lafı oturtmasına, moda tabirle “ayar vermesine”… Yahu kardeşim sana ne; kim ne yaparsa yapsın, nasıl yaşarsa yaşasın… Ülkenin yasalarına aykırı bir durum yoksa, herkes hür iradesiyle dilediğince yaşamakta özgürdür; başkasına da “halt yemek düşer” afedersiniz.
Bu konuda bir örnek vermek isterim bizim üç aylık San Francisco maceramızdan. Benim ufkumu çok açan bir deneyim olduğu için sıklıkla örnekler vereceğim gibi görünüyor. Öncelikle şu detayı yazmak isterim; bizim San Francisco’da tanıştığımız, gözlemlediğimiz insanlar, kendilerini dünyanın en çevreci ve en liberal insanları olarak görüyor ve buna aykırı bir eylemde bulunmaya da çekiniyor/utanıyor. Tamam belki çok içselleştirmeden yapıyorlar, belki içlerinden farklı davranmak geliyor, bilemiyorum; ama gurur duydukları yaşam tarzına uygun davranıyorlar önünde sonunda. Belediye otobüsündeyiz bir gün; bir genç kulaklıkla müzik dinliyor, bağıra çağıra da eşlik ediyor şarkıya. Baktık ki insanlar pek umursamıyor, bir kişi gidip de “Bi sus birader” demiyor. Yüzünden rahatsız olduğunu anladığımız birkaç kişi de, bir sonraki otobüse binmeyi tercih ederek otobüsten iniyor. Otobüste yüksek sesle şarkı söylemeye aykırı bir yasa bulunmadığı için, kimse o gence kendi ahlaki doğrusunu kabullendirmeye çalışmıyor. Rahatsız oluyorsa basıp gidiyor. Suç başka, ayılık başka… 🙂
(Güncelleme: Yukarıdaki örnek üzerinde çok yorum yapıldı. Bunu uç bir örnek olarak verdiğimi, benim de içimden ilgili arkadaşın ağzına ıslak terlikle vurmak geldiğini söyleyeyim 🙂 Vurmak istemek ile vurmak arasındaki farkı vurgulamak isterim.)
Sosyal medyada sıkça görüyorum, birisi bir şey yapmış, üretmiş; mutlu olmuş paylaşmış, bilmem ne; altına yazılan yorumların çoğunda kan beynime sıçrıyor… Yahu beğenmiyorsan takip etme, okuma! Çok mu zor insanların mutluluğuna ortak olmak? İlla ki bir kulp mu bulmak gerekiyor her şeye? Anlamsız yorumlar, onlara yazılan gereksiz cevaplar, uzayıp giden mevzular… Yazık, günah harcanan zamana, enerjiye!
Bir sor isterim kendine… Bugün kendin için ne yaptın? Ailen, sevdiklerin için ne yaptın? Vatanın için, insanlık için ne yaptın? Ne ürettin, neye faydan dokundu, kimi mutlu ettin? Yeni bir şeyler okuyup kendine ne kattın? Yoksa günün goygoyla, elaleme laf sokmakla, onu bunu çekiştirmekle, kısır çekişmelerle, havanda su dövmelerle mi geçti? Günün sonunda ne kazandın özetle?
Ben adam gibi adamın boş şeylerle uğraşmaması; adam gibi çalışıp üretmesi gerektiğini düşünürüm. İşte bana göre birkaç gereksiz polemik ve adam gibi adamın cevabı:
-“Adam parkta içki içiyor”
-“Bana ne!”
-“Kadının türban takmış, altındaki pantolona bak”
-“Bana ne!”
-“Kız sokakta şortla geziyor”
-“Bana ne!”
-“Komşunun oğlu eşcinselmiş”
-“Bana ne!”
-“Hacca gidip Araplara para kazandıracağına…”
-“Sana ne!”
-“Kurban keseceğine…”
-“Sana ne!”
-“İçkiye sigaraya para vereceğine…”
-“Sana ne!”
-“Bir taraftan namaz kılıp diğer taraftan…”
-“Sana ne!”
-“Adama bak, metroda amuda kalkmış”
-“Bana ne!”
-“Herif etek giymiş”
-“Bana ne!”
-“O ne biçim saç modeli”
-“Bana ne!”
Vesaire, vesaire…