Yazar arşivleri: Gökhan

Soru-Cevap #16: Kız İstemeye Gideceğiz, Ne Giyeyim?

Gökhan Bey merhaba,
Kararsız kaldığım bir konuda size danışmak istedim. Çok yakında gelenekler gereği kız istemesine gitmem gerekiyor. Kız arkadaşımın giyeceği elbisenin rengi kırmızı ve benim de ona uygun bir şeyler giymemi bekliyor. Takım yerine daha smart casual diyebileceğimiz bir tarzda farklı renk kombinasyonları (mat kırmızı bir ceket, beyaz gömlek, açık renk pantolon vb.) bakıyor.

Hem sizin sitenizden okuduğum bilgiler, hem de kendi tercihlerim doğrultusunda ben koyu renk takım giyilmesi gerektiğine inanıyorum. Burada sizin düşüncenizi merak ediyorum, tarzımızdan ödün vermeden koyu renk bir takım ile mi gitmek daha doğru olur, yoksa uyum için tarzdan feragat edilebilir mi? Ya da sizin önerebileceğiniz daha uygun bir çözüm var mıdır?

Şimdiden çok teşekkür ederim.
Saygılarımla
Ünsal

Gri Takım Elbise Kırmızı KravatBenim böyle durumlardaki ilk kriterim, bundan 20-30 sene sonra fotoğraflara baktığımda “Ne biçim kıyafet giymişim yahu!” dememektir. Kendi adıma smart casual bir kıyafet giymezdim. Koyu gri ya da lacivert takım elbise, beyaz gömlek, kırmızı ya da bordo kravat, siyah ayakkabı bence süper şık olur.

Burada benim değinmek istediğim ayrı bir konu bulunuyor:
Bir erkeğin en çekici özelliği “özgüven”dir. Başkasının seçtiği, hatta içinize sinmeyen bir kıyafet içerisinde rahat ve özgüvenli hissedemezsiniz. İşin enteresan tarafı, sizin kıyafetlerinizi seçmek isteyen kadın da bir süre sonra sizin o halinizi beğenmeyecektir. Bu yüzden, lütfen işi öğrenin ve kendi kıyafetinizi kendiniz satın alın. 🙂

Pantolon Paçası Kıvırma Sanatı

Efendim, son dönemin “kıvrık paça – kısa pantolon” trendine değinmezsem çatlarım tahmin edersiniz ki…

Öncelikle pantolon paçası neden kıvrılır, ondan başlayalım:

– Denim pantolonun ilk çıktığı yıllarda her bedene göre en ve boyda üretimin mümkün olmadığını, terziye götürüp paça kısaltmanın da lüks olduğunu cebe koyalım. Haliyle pantolonlar herkese hitap edecek şekilde uzun paçalarla üretilir, insanlar da kendi boylarına göre kıvırarak kullanırmış. Yani moda değil, bir mecburiyet imiş.

– Günümüzde ise başka bir amaçla başlamış olduğundan kıllanıyorum. Kumaşların kesildiği kenarlar, saçak saçak olmasınlar diye sokaklarda hanımların dikkatine gezen overlokçular tarafından “kapatılır”. Özellikle Japon denim markalarında, dandik overlok yerine çok daha “şık” bir yöntem kullanılır. Eh, bu da haliyle fiyata yansır. Ama bu fiyat farkı pantolonun içerisinde kaldığı için, pantolona yüzlerce dolar verildiği dışarıdan pek anlaşılmaz. Bu fiyat farkını göstermek için de paçalar kıvrılır, “O parayı verdim, bu dikişi gösterecem” denir.

Denim Dikiş

– Kumaş pantolonlarda ise, pantolona ağırlık vermek için kullanılır. Detaylı bilgi için Kruvaze Ceket, Duble Paça başlıklı yazıma göz atın derim.

Öyle ya da böyle, kıvrık paça günümüzde “yaldır yaldır” kullanılıyor. O zaman birkaç uyarı ile devam edeyim.

Kısa paça– Kıvrık paça – kısa pantolon boyunuzu kısa gösterir; zaten boyu ve bacak boyu kısa olan standart Türk erkeklerine önermem. Örneğin sağdaki arkadaş aslında gayet uzun bacaklı olmasına rağmen pantolon paça boyu sayesinde “Küçük Hüsamettin” gibi görünüyor 🙂

– Kıvrık paça – kısa pantolon, dar pantolonlar ile güzel durur; zaten kendisi ve bacakları kalın olan standart Türk erkeklerine önermem.

– Kıvrık paça – kısa pantolon dikkati ayaklara çeker; ayak ve bilekleri standart olarak ramazan pidesi gibi olan erkek cinsine önermem.

– Kıvrık paça – kısa pantolon dikkati ayaklara çeker; şık ve temiz bir ayakkabı/bot ile kullanmanızı öneririm.

– Başkasında güzel duran bir kıyafetin sizin üzerinizde de güzel duracağının garantisi yoktur: kendinizi bilin (Yani kendi vücudunuzu, vücudunuzun artı ve eksilerini, üzerinizde neyin güzel neyin çirkin durduğunu bilin). Moda dergisinde beğendiğiniz bir şeyi koşarak satın almayın derim.

Ben kendime güveniyorum, sırım gibi adamım diyorsanız buyurun buradan devam edin:

Kıvrık Paça– Denim ya da kanvas pantolonları 3-4 cm’lik çift kat, ya da 5-10 cm’lik tek kat olacak şekilde kıvırarak kullanmanızı öneririm.

– Çift kat daha şık, tek kat daha salaş durur. Haliyle bu imaja uygun ayakkabı ile kullanmak gerekir. Tek kat için botları daha uygun bulduğumu ekleyeyim.

– Yukarıda bahsettiğim gibi dar kesim pantolonların paçalarını kıvırarak kullanın. Rahat kesim pantolonlar bence bu işe pek uygun değil.

– Ayakkabı ile kullandığınızda, pantolonun boyu ayakkabıya dokunacak seviyede olsun derim. Daha kısa kullanımlarda “dereyi görmeden paçaları sıvamak” deyiminin klibinde oynamanız için teklif alabilirsiniz. Haliyle bu görünüme uygun boyda bir pantolon satın alın; evdeki düz paçaya uygun boydaki pantolonu paçalarını kıvırarak kullanmayın.

Denim Paça Boyu, Paça Uzunluğu– Paçayı ikiden fazla katlamayın, pantolonun paçasına ağırılık bağlamış gibi görünürsünüz.

Senin tercihin nedir derseniz, öyle uzun boylu bir adam olmadığım için pek kullanmıyorum.

Yalnızca ara sıra yandaki örneğe benzer (belik biraz daha kısa) şekilde bot üzerine tercih ediyorum. 2-3 cm’lik yerine 5 cm’lik daha geniş bir kat gözüme daha güzel görünüyor.

REV’IT! ✔

REV'IT!
Yazılarımı okuyanlar bilir, her türlü alışverişte bütçemin elverdiği en kaliteli ürünü almaya çalışırım. Hem bana uzun yıllar hizmet etmesini, hem güzel görünmesini, hem de performansının yüksek olmasını (sıcak tutma, su geçirmeme, vb.) beklerim.

Söz konusu motosiklet olunca, performans en önemli kriter oluyor. Hem koruma, hem de konfor anlamında…

Çok şükür koruma konusunu test etmek durumunda kalmadım. Ancak malzemelerin kalitesi, teknik standartları ve okuduğum kullanıcı yorumları bana bu konuda büyük ölçüde güven veriyor.

Konfor konusunda ise çok memnunum. Yazlık ve kışlık olmak üzere birer mont, pantolon ve eldivenim var. Yazlıkların hava geçirgenliği üst seviyede, deyim yerindeyse “püfür püfür” esiyor.

Kışlıklarım ise üçer katmandan oluşuyor. Dışı Gore-Tex, altında su geçirmez katman, onun altında kışlık yelek. Mevsimin durumuna göre gerekli katmanları takarak kullanıyorum. Gayet soğuk ve yağmurlu havalarda test ettim, en ufak sorun yaşamadım.

Ayrıca yağmurluğum da var, geçen sene beş saat boyunca ağır yağmur altında sürüp eve kupkuru geldim diyeyim, gerisini siz anlayın.

Son olarak da tasarımlarını oldukça şık buluyorum. Malzeme kalitesi, işçilik, detaylar ve tasarım birinci sınıf.

Fiyat olarak orta-üst seviyede, ancak verdiğim her kuruşa değiyor.

Açık söyleyeyim, bir alışveriş yapacağım zaman ilk REV’IT!’e bakıyorum, varsa başka markaları incelemiyorum bile.

“Dress Code” Nedir?

Maalesef bizim kültürümüzde yer almayan, haliyle tam karşılığı olmayan bir kavram olur kendisi. İnternette arayınca “kıyafet yönetmeliği” gibi saçma karşılıklar bulabilirsiniz. “Bir davete, organizasyona, toplantıya, vb. katılımızda giymeniz beklenen/istenen kıyafet” şeklinde tanımlayayım ben.

Dediğim gibi bizde pek kullanılmıyor, bari el alem nasıl kullanıyor anlatayım. Bir düğün davetiyesi geliyor, üzerinde adres tarih filan yazıyor; en altında da katılım durumunuzu bildirmeniz gereken iletişim bilgileri ve “dress code” yer alıyor (“Dress Code: Koyu renk takım elbise” şeklinde). Hani bizde bir laf var ya “Misafir umduğunu değil bulduğunu yer” diye, hah işte onun gibi “Misafirliğinizi bilin, canınızın istediğini değil söyleneni giyin” diyor şair burada… Adam aylarca uğraşıp bir şeyler organize etmeye, hayatının belki en önemli gününü planlamaya çalışıyor; lütfen çomarlık yapıp “Benim tarzım böyle arkadaş” diyerek kot-gömlek gitmeyin. Giderseniz de arkanızdan bir kamyon laf yiyeceğinizi bilin.

Bizde önden söylenmediği için ben alışkanlık edindim, bir yere çağrıldığımda doğrudan soruyorum “Nasıl giyiniyoruz?” diye. Yazılı bir davetiye almış isem de katılım durumumu bildirirken soruyorum. Sadece düğün-dernek için değil, basit bir davet için bile soruyorum. Bir şekilde kendi etrafıma bu “dress code” işini yerleştirmeye çalışıyorum. Benzer bir alışkanlık edinerek sizin de herhangi bir ortamda ofsayta düşmeden çok rahat edeceğinizin garantisini verebilirim.

Son olarak “dress code” jargonunu yazayım (Dediğim gibi konsept yabancı, İngizcesi ile birikte Türkçesini de yorumlayarak yazıyorum):

  • Frak (White tie-Beyaz papyon): En resmisidir, frak giymeniz beklenir; smokinle gidene maymun muamelesi yapılır 🙂 (Neden beyaz papyon derseniz; frak ile beyaz, smokin ile siyah papyon kullanılır)
  • Smokin (Black tie-Siyah papyon): Smokin giymeniz beklenir, siyah takım elbise ile gidene fakir(!) muamelesi yapılır 🙂
  • Smokin (opsiyonel) (Black tie optional): Yukarıdaki fakirler(!) de gelebilir demek 🙂 Smokinin yoksa koyu renk takım elbise, beyaz gömlek ve uygun renkte bir kravat da olur anlamında…
  • Takım Elbise (Business): Evet, tahmin edeceğiniz üzere takım elbise giymeniz bekleniyor. Rengi, gömleği, kravatı meşrebinize kalmış.
  • Yarı Resmi (Busines Casual): Blazer ceket, gömlek, kumaş/kanvas-chino pantolon giyip gelin diyor.
  • Serbest (Casual): Yukarıda bahsettiğim kot-gömlek, kot-tişört işte bu kategoriye giriyor. Serbest dediysem şort-terlik giyip de gitmeyin ama.

Son söz: Yazılarımda hep kendimize özenmekten bahsediyorum, ancak bir davete icabet ederken kendimizden önce davet sahibine ve davete özenelim, özenmeyenleri uyaralım 🙂

Motosiklet: Optimizasyon Yok, Maksimizasyon Var

Aslında benzer durumu normal giyim için de yazmıştım: Kösele görünümlü lastik tabanlı bir ayakkabı alıp hem takım elbise hem de denim pantolon altına giydiğinizde aslına bakarsanız ne o kıyafete ne de bu kıyafete yaranabiliyorsunuz. Bu durum motosiklet kıyafatlerinde daha bariz bir şekilde farkını koyuyor ortaya. Yani bir tek mont alayım, hem yaz hem kış giyerim; gerekirse içine kalın bir şey ile çok soğuk havada da giyerim dediğinizde işin tadı gerçekten kaçıyor.

Motosiklet aslında gayet rahatsız bir araç. Ruhunuza iyi gelmiyor ise çekilecek dert değil 🙂 Her türlü doğa şartı -yağmur, çamur, toz, toprak- ile muhatap oluyorsunuz. Soğuk havada ekstra donup sıcak havada ekstra pişiyorsunuz. Bir de doğru kıyafet kullanmaz iseniz, keyif almak için çıktığınız yol size ızdırap olarak geri dönüyor.

Ben bu hatayı yaptım, siz yapmayın diye yazıyorum; maalesef paraya kıymak ve iyi bir markadan hem yazlık hem de kışlık birer mont, pantolon, bot ve eldiven edinmek lazım.

İşin keyfi doğru teçhizatla artıyor.

Elbette teçhizatı satın almak yetmiyor, onları yanımızda taşımak da lazım. Örneğin bahar aylarında uzun bir yola çıkacaksınız, ufukta yağmur gözükmüyor; yine de o yağmurluğu bir yere sıkıştırıverin. Hava durumu her gün değişebiliyor, dönüşte havanın nasıl olacağının bir garantisi yok. 10 dakika yağmura denk gelseniz, bütün keyfiniz sıfırlanacak. Benzer şekilde, hava güzel yük etmeyeyim demeyin; çantaya kalın ya da termal bir şey atıverin. İhtiyaç duymazsanız bir kaybınız olmaz ama, dönüş yolunda geç vakitlere kalıp titremeye başlarsanız beni hatırlarsınız 🙂

Benim bu konudaki marka ve model tercihlerim ise az sonra…